CEMİL TAŞÇIOĞLU



İnsan boşuna hocaların hocası diye anılmıyor.  Korona olmasa, öğrencilerine ilaçları bende deneyebilirsiniz diyerek bedenini hastalığa siper edebilecek kadar bilime adanmış bu ismi hiç bilmeyecektik.  

Korona da tıpkı Somali’deki kuraklık gibi günahı üzerimizden atamayacağımız bir felaketti.  Bileceğiz ki bu bizim hikayemiz, tıpkı Horatius’un ‘ne gülüyorsun?!  Anlattığım senin hikayen’ dediği gibi.  Belki yüzyıllık çaresizliğin içine düşmüş olmanın sersemliğini yaşadık.

Epi topu 100 yıllık ömrümüze bu büyük deneyim geldi çattı.  Cemil hoca’nın ölüm haberiyle sarsıldık.  Kaçacak yer yok.  Sancılı bir öğrenme sürecinde depremde en güvenilen yeryüzünün ayaklarımızdan çekilmesi benzeri en güvendiklerimizi koruyacak birşey de olmadı bilimden gayrı.  Hayvanlar, ağaçlar, gökyüzü ve denizler ara ara seslendilerse de, kendi bağırışmalarından duymayan insana bu defa sanki güneşin ta çeperlerinden bir ikaz gelmiş gibi.  Suçlu çocuklar gibi derin bir sessizlik hakimdi dünyaya.

Cemil hocanın fularındaki neşeye bakıp derin dalgın gözlerinde O’nun gittiği yere sanki birlikte yürüdük.  Tanışmanın işteş bir fiil olmadığı kanaatine  vardık.  Gözlerimizde henüz başlamamış nisan yağmurları.  

Dünya iyiyle fenanıngerçekle yalanıngüçsüzle güçlünün bu kadar karıştığı bir yeryüzüyken, ben yine de Hocanın iyilik dolu yüzünde temiz bir nehir görüyorum.  Hocam çıktığınız yolculukla bize bilimin ne kadar büyük bir yeryüzü olduğunu ve orada köklendiğimizi hatırlattın bize.  Gülen yüzünde seni hep kocaman, fedakar yüreğinle hatırlayacağız.

Yorumlar

Popular